dikkatin nerede.,?

dikkatin nerede..?

bu soru ‘ayy dikkatimi şuna vermeliyim’ demiyor.. soru gerçekten dikkatin nerede diye soruyor.. içinde ne bir görev, ne bir zorunluluk, ne de bir dikte var..

kişinin kendini ve Olan’la kurduğu ilişkiyi tanıması, keşfetmesi için adımlardan sadece biri..

zamanla kendi adımını keşfetmek için bir anahtar..

dikkatimizi verdiğimiz her şey kendimizi, yaşamı, varoluşu tanımaya dair araçlar.. dikkatimizi O olmak için vermiyoruz;
tanış olmak, dokunmak, temas etmek;

derinden duyumsamak için,
varlık için..

dikkatin nerede..?

derinden duyumsama halinde; duyumsanan ve duyumsayan ayrı olmadığını fark eder..

duyumsayan ve duyumsanan arasındaki boşlukta durur Öz, hakikat..

O boşlukta hatırlanır unutulanlar..

O boşlukta durur kadim bilgelikler, varoluşun yaratıları, rayihası..

O boşlukta; sen, ben, o kaybolur; Biz olur..

O boşlukta, sevgi olduğunu hatırlar insan..

O boşluk sevgi olur, şefkat olur, nezaket olur, merhamet olur, güven olur..

dikkatin nerede..?

boşlukta mı?
yoksa boşluğun kelimelerinde mi..?

boşluğa dair her şey, kelimeler, cümleler; her şeyin sendeki hali, sende mevcut..

razı mı gönlün keşfetmeye birliği..?

dikkatin nerede..?

birlik olmak demek, hepimizin tek tip olması, aynı şiiri yazması, aynı pencereden dünyaya bakması demek değil..
birlik; bütünlük içinde olmaya denk düşüyor..

bütünlük ise, gökten inmiyor, toplumlara ya da dünyaya.. bireyle başlıyor..

bütünlük nedir?
sert bir rüzgarda, bir ağacın yaprakları kendi içinde fısıldaşıp ‘hareket etmeyelim, hadi rüzgar yokMUŞ gibi davranalım’ diye son kez kikirdeyip durduklarına, ancak gövdenin, dalların o rüzgarla olan salınımına tanık olduk mu hiç..?

insan olarak bütün olmak, sözlerin, davranışların, eylemlerin birlikte olmasında.. ağzımızdan çıkan sözlerin, vurgusu, tonu, frekansıyla olan uyumunda..

kendi içimizdeki bütünlük; varlığın her zerresinin uyumunda..

bütünlük; kendi doğamızı tanımak, olduğu haliyle kabul etmek ve doğamızla uyum içinde olmak..

tıpkı bir ahşap ustasının ahşabın doğasıyla tanış olması, malzemenin doğasıyla yapabilir olduklarını yapması..

ahşap ustasının ahşapla olan birliğinde ustalık..

dolayısıyla her birey bambaşka, her birey biricik..

dünyanın yerlisi olarak; bir besteyi senfoni orkestrası gibi deneyimlemek mümkün.

hayatımın 40 senesi sadece kendime zarar verdiğimi sanıyordum; oysaki kendime verdiğim zarar çevreme verdiğim zarar oluyor.

içerde ağır yıkımlı savaşlar, isyan.. her şeye itiraz (itirazın gerisinde kabul etsem bile)

kişi kendini kabule direndikçe ayrı düşüyor kendinden, çevreden, dünyadan..

yarattığımız her şeyi, bütün ikilikleri biz yaratıyoruz..

zarar bilinçli bir şekilde verilmiyor, bir yerlerde farkındalıksız hallerimizle ortaya çıkıyor..

farkında olmamanın doğası oluyor zarar..

kendimizi tanımağa istekli adımlarla başlıyor yolculuk..

insanın kendiyle tanış olması, coşkulu, keyifli bir yolculuk.. her yolculuk gibi, rüzgarları, fırtınaları, yıkımları, mucizevi anları, büyüleyici duyumsamaları, neşesi var.. hepimizde başka başka,
her neyse olan; bütün ve burada mevcut.

mevcudiyetimizle barış içinde olunca, hikaye bambaşka bir hal alıyor..

kişinin kendi mevcudiyetine duyduğu sevgi’de ve kabul halinde;
Olma haline, evriliyor sadece BEN diyen haller..

kendi oluşuna duyulan anlayış hali yayılıyor dalga dalga dünyaya, evrene..

bütün kalbimle 💚